Transeksüel Türkiye

Kafamızdaki fes ve kaftandan; fötr şapkalı papyonlu adamlara dönüşüp sonra kravat ve cübbe arasında kalmış, diledikçe gömlek değiştirip arada mini eteğinin üzerine başörtü takmayı tercih etmiş ülkeme transeksüel tanımlamasında bulunmak hata olmaz kanaatindeyim. İnsan en çok kendine benzeyenden nefret eder misali trans kadınlarına fuhuş (velhasıl buna arzu da denebilir), şiddet ve ölümü yakıştıran toplumumuz da aslında içindeki arzuları içindeki gibi olanlara da zaten yansıtmıyor mu? Deliler gibi değişmek ve sevişmek istiyoruz, bunu istediğimiz için bilinçaltımızda kendimizden nefret ediyoruz ve olup biten (daha doğrusu olmayıp bitmeyen) bu keşmekeş ruh halinde ölmek istiyoruz. Sahi kendimizi olmamız gerekene şartlıyoruz, Polat Alemdar izleyip onun gibi olmak istemeyi istiyoruz ve içimizde olan bitenle tamamen alakasız mafyalar üretiyoruz. Feminenlik arzumuzu şiddet denizinin seviyesini yükselterek boğuyoruz. Wilhelm Reich haklıydı! Onu okusak politik psikolojimizi anlayacağız ama çok şükür okumuyoruz. Transeksüellerle ilgili olarak karşı cinsin beyin biçimlerine yakın olup olmadıkları tartışılıyor tıp ortamlarında, uzmanlık alanım değil ama sosyolojik açıdan yaklaşınca hak veriyorum bunu düşünen adamlara. Sonuçta Transeksüel Türkiye doğu ve batının tam ortasında, ikisi arasında kalmış gelip giden yapısıyla. Seküler milliyetçilik ve beynelmilelci müslümanlık oksimoronlukları da bu dediklerimi desteklemekte. Sonuçta dünyada sol beynelmilellikle, din milliyetçilikle beraber. Birisi olmaya çalışırken öbüründen kopamıyoruz. Şalvardan kaçıp mini etek giyiyoruz, fileli çoraplarımızla rahat edemiyor ve tekrar çözümü kapanmakta buluyoruz. Bipolar ruhun iki ucunda dalgalanıp duruyoruz. Cinsiyetimizi bilmiyoruz, düşünce yapımızı bilmiyoruz. Özümüzü sevmeyip değişiyoruz, değiştikten sonra rahat etmeyip tekrar özümüze dönmeye çalışıyoruz. Hormon terapisini yarıda bırakan modern çağın özgürlüğü sonucu yeni nesil translarına benziyoruz. Kendimizi bilmiyoruz, kendimizi tanımıyorum ve kendimizi tanıdıkça kendimizden utanıp kendimizi bastırıyoruz. (Hadi dürüst olalım Arabesk Rap’e de aynısını yaptık. Estetik bulmadık ve onu aşağıladık.) bir yanımız hala isyanqar26 öbür yanımız küvette seks düşünüp hamamda keselen Ezhel. Her gece ot içmek bizde ne gezer? Lakin yine de içiyoruz, Tarlabaşı’nın dandik otundan kafa olmuyoruz ama aklımızda olması gereken şekle uymaya çalışıyoruz. Tüm sorunların arkasında kare cismi üçgen boşluğa sokmaya çalışmakta yatıyor ama aslında içten içe daireyiz bunu da biliyoruz lakin yuvarlaklık da bize yakışmıyor. Bir yanımız batı felsefesini öbür yanımız Arap tasavvufunu ucundan biliyor ama hiçbirimiz Türk yazarları okumuyoruz, belki de Türk olmaktan utanıyoruz. Transeksüel Türkiye diye başladık ama non-binary Türkiye diye devam etmek durumunda kalıyoruz çünkü hiçbir tanıma sığmıyoruz. Son sürat ölüme gidiyoruz ama bunu nasıl durduracağımızı bilmiyoruz. Halbuki çözüm çok basit; tüm içgüdülerimizi bırakacağız gökyüzüne, açılsın diye. Yadırgamayacağız birbirimizi, kabul edeceğiz her birimizi. Yıkacağız cinsiyet belasını ve kurtulacağız kareden, üçgenden, daireden. Biz biz olacağız, çoklu kişilik bozukluğuna sahip bir deliyiz; bir ruhumuz kadınsı erkek, öbürü erkeksi kadın. Tüm sorunların çözümünün dili bu kadar yalın. 
 

Haksızsın Berkes, Haksızsın Meriç, Haksızsın Gökalp.

Yorumlar (0)
Agape
Aboulie
Psikedelik Black Metal
Jose Saramago -Körlük
Kolpaçino
Cs:go
Ansiklopedi Okumak
Cecil Rhodes
Acutomanzia
Aldrich Ames
The Climate Casino
Alvin E Roth
Akıl ve Ruh
Eugene Fama
Jean Tirole
Oliver Hart
Angus Deaton
Richard Thaler
DICE Modeli
William Nordhaus