Alt-right hareketleri, genellikle milliyetçilik, aşırı sağ ideolojiler ve bazen de ırkçılık ve beyaz üstünlükçülüğü benimseyen politik gruplar ve bireylerle ilişkilendirilir. Bu tür hareketler, farklı ülkelerde ve siyasi partilerde ortaya çıkmıştır ve genellikle göçmenlere, çokkültürlülüğe ve liberal değerlere karşıtlıkla tanınır. İsrail'e yönelik tutumları ise, bu hareketlerin ideolojik ve politik amaçlarına bağlı olarak farklılık gösterir.
Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde eski Başkan Donald Trump, İsrail'i güçlü bir şekilde desteklemiştir. Trump yönetimi, İsrail'e karşı tavrıyla, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyarak ve İsrail ile Arap ülkeleri arasında Abraham Anlaşmaları olarak adlandırılan normalleşme anlaşmalarını teşvik ederek dikkat çekmiştir. Bu desteğin temel nedenleri arasında, Trump'ın İsrail'i bölgedeki Amerikan çıkarlarının savunucusu olarak görmesi, Amerikan muhafazakar çevrelerdeki İsrail'e olan güçlü destek ve Hristiyan Siyonizm'in etkisi sayılabilir.
Almanya'daki AfD (Alternative für Deutschland) gibi aşırı sağ partiler de İsrail'i desteklemektedir. Bu destek, İsrail'in Batı dünyasıyla ortak değerleri paylaştığına inanan ve İsrail'i İslamcı terörizm ve göçe karşı bir müttefik olarak gören aşırı sağ gruplar arasında yaygındır. Bu görüşe göre, İsrail, Batı demokrasileri ile ortak mücadelelerde bir ittifak oluşturarak, benzer tehditlere karşı koyma amacını güçlendirmektedir.
Ancak, bazı alt-right hareketlerinin İsrail'i desteklemesinin ironik bir yönü vardır, çünkü bu hareketlerin bazı üyeleri aynı zamanda antisemitizm, Yahudi karşıtı komplo teorileri ve ırkçı ideolojilere de destek vermektedir. Bu durum, alt-right hareketlerinin içindeki ideolojik çelişkileri ve karmaşıklıkları ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, alt-right hareketlerinin İsrail'i desteklemesi, bu hareketlerin ideolojik ve politik amaçlarına, coğrafi konumlarına ve bölgesel dinamiklere bağlı olarak değişiklik gösterir.
Yorumlar
(0)